11 Mart 2015 Çarşamba

Araştırmacı, Şair - Yazar arkadaşımız, Bürokrat ve Akademisyen ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN Milletvekili Aday Adayı oldu, Karozan İsmail KARA

Araştırmacı, Şair - Yazar arkadaşımız, Bürokrat ve Akademisyen
ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN
Milletvekili Aday Adayı oldu
Karozan İsmail KARA 
Kayseri’nin yetiştirdiği güzide evlatlarından eğitimci şair, yazar ve bürokrat Abdullah Çağrı Elgün, önümüzdeki 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel seçimleri için milletvekili aday adayı oldu.
Şimdiye kadar 20 den fazla eseri yayınlanan, radyo ve televizyonlarda yer alan bazı dizi ve belgesellere imza atan Elgün, yaklaşık 15 STK (Sivil toplum kuruluşu)’na da üyedir.
Sporla da yakinen ilgilenen yazar, üç Uzakdoğu sporu dalında yüksek kuşak sahibi ve uzmandır.
Türk dünyasına büyük ilgi gösteren ve yaptığı araştırmalarıyla da tanınan Elgün’e öğretim görevlisi olarak bir süre çalıştığı Kazakistan Abay D.Üniversitesince Doçentlik payesi verilmiştir.
Özetle, Abdullah Çağrı Elgün kardeşim; çok yetenekli ve aktif bir insan olarak bence de TBMM’de milletvekili olarak yer almaya lâyık bir kişiliğe fazlasıyla sahiptir.
Çıktığı yolda kendisine başarılar diliyorum. 

10 Mart 2015 Salı

MHP GENEL BAŞKANI DEVLET BAHÇELİ, 21 MART'TA ANKARA'DA MHP BÜYÜK KONRGRESİ'Nİ TOPLAYACAK MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, il ve ilçe kongrelerinin tamamlanmasının ardından 21 Mart’ta Ankara’da MHP Büyük Kongresi’ni topluyor

BAHÇELİ, 21 MART'TA ANKARA'DA MHP BÜYÜK KONRGRESİ'Nİ TOPLAYACAK
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, il ve ilçe kongrelerinin tamamlanmasının ardından 21 Mart’ta Ankara’da MHP Büyük Kongresi’ni topluyor
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, il ve ilçe kongrelerinin tamamlanmasının ardından 21 Mart’ta Ankara’da MHP Büyük Kongresi’ni topluyor. Bahçeli, gazetecilerin kongreye ilişkin soruları üzerine Ankara’da çok farklı bir gün yaşanacağını, şenlik havasının hâkim olacağını belirterek, “Baktığınız her yerde üç hilali göreceksiniz” dedi.
‘TÜRK BAYRAMI’ 
MHP Lideri Bahçeli, Nevruz’a denk gelen kongrede, parti içine yenilenme mesajı verecek, Nevruz’un geçmişten bugüne uzanan Türklerin bayramı olduğunu kaydedecek. 21 Mart’ın, “eski 12 hayvanlı Türk takviminde baharın başladığı günü simgelediğine” işaret etmesi beklenen Bahçeli’nin, çözüm sürecine yönelik olarak da sert mesajları olacağı belirtiliyor. Diyarbakır’da, kitlelerin Nevruz için meydanda toplanacağı, Öcalan’ın çözüm süreci ve silahların bırakılması konusunda önemli mesajlarının yer alması beklenen mektubunun okunduğu saatlerde Bahçeli, Ankara’da Türkiye’nin dört bir yanından gelen ülkücülere seslenecek.
'KÜRT VATANDAŞLARA KARŞI TUTUM İÇİNDE DEĞİLİZ'
Bahçeli, MHP’nin Kürt vatandaşlara karşı bir tutum içinde olmadığını, Kürt vatandaşları da kullanan örgüt ile hükümetin, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla Türkiye’nin geleceğini karartabilecek bir bölünme ve çözülme sürecine yol açabileceğini vurgulayacak. Bu sürecin iç çatışmaya meydan vermemesi için Bahçeli, 7 Haziran’ın önemine vurgu yapacak, bu çerçevede ülkenin geleceğinden endişe duyan vatandaşları MHP’ye oy vermeye çağıracak.
‘ANKARA’DATOPLAYALIM’
Abdullah Öcalan'ın PKK’ya silahsızlanma çağrısı yapmasının ardından MHP’nin genel başkan yardımcıları, Bahçeli’ye büyük kongre tarihini işaret ederek, “Diyarbakır’da çözüm sürecini desteklemek, Apo’yu alkış- lamak için 500 bin kişi toplanacaksa, biz Ankara’da 1 milyon kişiyi toplayalım. Böylece güçlü bir mesaj vermiş oluruz” önerisinde bulundu. Bu çerçevede teşkilatlarda çalışmalar başlatıldı.

8 MART "DÜNYA KADINLAR GÜNÜ" KUTLU OLSUN

TÜRK İNKILÂBINDA KADIN, AİLE VE İFFET (1)
Türk Kadını Nasıl Olmalıdır?
Türk Kadını dünyanın en aydın, en özverili ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil; Ahlâkta, erdem de ağır, ağır başlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk’ü zihniyetiyle, azmiyle koruma ve müdâfaya gücü yeter nesiller yetiştirmektir. Milletin kaynağı ve sosyal hayatın esası olan kadın, ancak faziletli olursa vazifesini yapabilir. Her halde kadın, çok yüksek olmalıdır., (Atatürk, Söylev ve Demeçler-T.D.K. Ens. 1989-Sayfa: 242/294)
Kadınlık meselesinde şekil ve dış görünüş ikinci derecededir. Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette başarıdan çok, asıl başarılı olunması gereken saha (kadınların) nur ile irfan ile “Gerçek Fazilet” ile donatılmasıdır., Ancak, bu şekildedir ki, çocuklarımız memlekete yararlı (ve hayırlı) birer vatandaş ve mükemmel birer insan olurlar.” (1923-Nutuk, 153-154 ve Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, S: 74 Hasan Rıza Soyak)
“Şehirlerimizdeki kadınlarımızın giyinme ve kapanmalarında iki şekil meydana çıkıyor. Ya aşırı taşkınlık, ya da aşırı kapalılık görülüyor. Ya, ne olduğu bilinmeyen çok kapalı, çok karanlık bir dış şekli gösteren giyim yahut Avrupa’nın en serbest balolarında bile dış giyim olarak gösterilmeyecek kadar açık bir kıyafet... Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri dışındadır. Bizim dinimiz kadını o tefritten ve bu ifrattan uzak tutar. O şekiller dinimizin gereği değil, muhalifidir.” (21.Mart.1923 – Söylev ve Demeçler, Cilt: 2 T.D.T.E. Yayını, 1989 – Sayfa: 155-156 / 294)  “Onun için, medeni topluluklarda erkek daima kadına hürmet etmek zorundadır.” (Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte-Fıkra ve Çizgilerle Atatürk – Kitap: 2, Sayı: 136)
            Din gereği olan örtünmek, kısaca açıklamak gerekirse, denebilir ki, kadınlara külfet yaratmayacak ve terbiyeye aykırı olmayacak şekilde basit olmalıdır. Örtünme şekli kadını hayatından, varlığından ayıracak bir şekilde olmamalıdır., Dini örtünme, kadınlar için zorluk yaratmayacak, kadınların sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim hayatında, erkeklerle birlikte çalışmasına engel olmayacak şekilde basit olmalıdır. Bu basit şekil, toplumumuzun ahlâk ve terbiyesine aykırı değildir., Kadınlarımızın, genel görevlerde üzerlerine düşen paylardan başka; Kendileri için en önemli, hayırlı ve faziletli vazifele “İYİ ANNE” olmaktır...
Bu günün anaları için gerekli özelliklere sahip evlât yetiştirmek, evlâtlarını bugünkü hayat için faal bir organ hâline koymak, “pek çok yüksek niteliği” taşımalarına bağlıdır. Bu sebeple; Kadınlarımız, hattâ erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, olgun, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Eğer gerçekten “milletin anası olmak istiyorlarsa” böyle olmalıdırlar.  (1923-Söylev ve Demeçler, S: 150-153) Bu millet, esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti, öyle Analara sahiptir ki, her devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını, daha yüksek nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir., Türk kadını dünyanın en aydın, en faziletli ve en ağır başlı kadını olmalıdır. Milletin kaynağı, sosyal hayatın esası olan kadın, “ancak faziletli olursa” görevini yerine getirebilir. Her halde kadın çok yüksek olmalıdır. (Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi, Enver Ziya Karal / 1925-Nutuk, S: 234-235)
            Hiçbir ulus yoktur ki, ahlâk temellerine dayanmadan yükselsin. (Atatürk, 30.Ağustos.1926, Nutuk Cilt: 2, T.D.T.E. Yayını, 1989 S: 4) Ahlâk kutsaldır; Çünkü aynı değerde eşi yoktur ve başka hiçbir çeşit değerle ölçülemez. Ahlâk kutsaldır. Çünkü en büyük “gerçek ahlâkın sahibi” bir varlığa aittir. O varlık, yalnız ve ancak toplumdur. Ondan başka bir varlık yoktur. Gerçek ahlâk, Tanrı katında değişmiş, örnek bir şekilde düşünülmüş ve bir toplumla birleşmiştir. Çünkü vicdanlarımız üzerinde etkili olan ruhi hayat, toplumun fertleri arasındaki niyetler ve bu niyetlere olan tepkilerden oluşur. Hakikatte toplum, en yoğun fikri ve ahlâki faaliyetlerin odak noktasıdır. (1929-Medeni Bilgiler, M.K.Atatürk’ün El Yazıları, Prof. Afet İnan)
ÇOK NAMUSLU OLMALIDIR.
Şimdiye kadar yapılmış bulunan hataların en büyüğü, bilhassa teşebbüs sahiplerimizin, aydınlarımızın ve özellikle bilginlerimizin en büyük günahı namuslu olmamaktır. Milletin karşısında namuslu olmak, namuslu (ilkeli) ve dürüst hareket etmek lâzımdır. Milleti aldatmayacağız. Millete daima ve daima gerçeği söyleyeceğiz. Belki hata ederiz. Gerçek zannederiz. Fakat millet onu düzeltsin! Kendimizi kimsenin üzerinde görmeğe de hakkımız yoktur. Radikal yürümek ve esaslı olmak lâzımdır. Yapacağımız her şeyin bir anlamı ve bir nedeni olması gerekir. Bütün dünya bilsin!.. Yeni Türkiye ne yapıyor, hangi esas üzerine yürüyor? Gerçekte aldatmak kolay değildir. Hiçbir zaman medeniyet dünyasını aldatabileceğimizi zannedemeyiz. Böyle bir zan, dünyanın en büyük yanılgısı içinde bulunduğumuzu göstermekten başka bir neticeye varamaz. (1923-Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan)
***
 TÜRK İNKILÂBINDA KADIN, AİLE VE İFFET (2)
Allah Birdir. Şanı büyüktür. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, Allah tarafından insanlara, dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası hepimizce bilinmektedir ki, yüce Kuran’da ki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyiz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor. Eğer akla mantığa ve gerçeğe uymamış olsaydı, bununla diğer ilâhi tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü, tüm evren kanunlarını (maddi ve manevi âlem kanunlarını) yapan Allah dır. (1923-Atatürk’ ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 2 – Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1952 )
“Hazreti Peygamber Efendimiz, bütün Müslümanların ve kutsal kitap sahiplerinin bildirdiği üzere, Allah tarafından dini gerçekleri insanlık dünyasına duyurmaya ve anlatmaya memur edilmişlerdir ve ismi peygamberdir. Yani, haber ulaştırmakla görevlidir. Ulu Allah, Kur’an-ı Keriminde kendisine emirlik, saltanat ve taç vermiş değildir. Hükümdarlık vermiş değildir. Peygamberlik vazifesi ile gönderilmiştir. Tabiatıyla, gerçek vazifesini tamamen kavramış olan Cenab-ı Peygamber bütün dünya insanlarına O’nu duyurdu.
Hepinizce bilinmesi lâzımdır ki, o devirde, meselâ doğuda bir İran devleti, kuzeyde bir Roma İmparatorluğu vardı. Diğer teşkilâtı ve kurulu devletler vardı ve Cenab-ı Peygamber (bu) devletlere gönderdiği peygamberlik mektuplarında buyurmuşlardır ki; Allah bir ve ben O’nun tarafından, size gerçeği anlatmakla vazifeliyim. Hak Dini, İslâm dinidir. Ve bunu kabul ediniz... ve hattâ ilâve etmiştir, Ben size, Hak Dini’ni kabul ettirmekle zannetmeyiniz ki, sizin milletinize, sizin hükümetinize el koymuş olacağım. Siz, hangi hükümet şeklinde, hangi durumda bulunuyorsanız o yine aynı kalacaktır. Yalnız hak dinini kabul ediniz ve koruyunuz...(1923-Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Eskişehir-İzmit Konuşmaları, Arı İnan-Türk Tarih Kurumu, 1982)
Türk milleti daha dindar olmalıdır, yani bütün sadeliği ile dindar olmalıdır demek istiyorum. Dinimize, bizzat gerçeğe nasıl inanıyorsam, ona da öyle inanıyorum. Bilince ters, ilerlemeye engel hiçbir şey kapsamıyor. Hal bu ki Türkiye’ye bağımsızlığını veren bu Asya milletinin içinde daha karışık, suni, boş inançlardan ibaret bir din daha vardır. Fakat bu cahiller, bu güçsüzler (zavallılar) sırası gelince, aydınlanacaklardır. Onlar aydınlığa yaklaşamazlarsa, kendilerini yok ve mahkûm etmişler demektir. Onları kurtaracağız. (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt: 3–Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, 1954)
            Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Yalnız, şurası var ki, din Allah ile kul arasındaki bağlılıktır. (1930-Nutuk, Cilt: 3 Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayını-1960) Büyük bir inkılâp yaratan Hazreti Muhammed’e beslenilen sevgi, ancak O’nun koyduğu fikirleri, esasları korumak ve uygulamakla mümkündür. (1930-Şemsettin Günaltay, Ülkü Dergisi-Sayı: 100 – 1945)
            Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında âdil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit âdalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. (1927-Nutuk, Cilt: 2, M.K.Atatürk-Türk Devrim Tarihi Ens. Yayını, 1960)
            Lâiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir. Lâiklikle dinsizliği karıştırmak isteyenler, ilerleme ve canlılığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. (Atatürk ve Din, Sadi Borak-1962) Softa sınıfın din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler, iğrenç kimselerdir.
Bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. (1930-Atatürk’ün Hususiyetleri, Kılıç Ali-1955)
Bütün dünyanın Müslümanları, Allah’ın son Peygamberi Hazreti Muhammed’in gösterdiği yolu takip etmeli ve verdiği talimatları tam olarak tatbik etmelidir. Tüm Müslümanlar Hazreti Muhammed’i örnek almalı ve kendisi gibi hareket etmeli, İslâmiyet’in hükümlerini olduğu gibi yerine getirmeli. Zira, ancak bu şekilde insanlar kurtulabilir ve kalkınabilirler. (1938-Prof. Dr. Hanif Favuk–Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1979, Sayı: 102 – 1938, / Atatürk’ü Tanımak ve Anlamak, Behzat Şaşal – Ankara, 2004)  
“Türk milleti vakur ve çok sabırlıdır, O’nun büyüklüğü ülkesinin ve nüfusunun genişliğinde değil, sadece yüksek (kanındaki asalet, insanlık davası, onur, haysiyet, şeref ve) karakterine dayanır ve ondan doğar. Türk, asil, mağrur ve yüksek bir ruh’tur. Cumhuriyet ve Demokrasi bunun açık bir göstergesidir.”

5 Mart 2015 Perşembe

ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN: "TEK ADAM KARŞISINDA MEDYANIN SESİ KISILDI"

"TEK ADAM KARŞISINDA MEDYANIN SESİ KISILDI"

Medyaya baskı yapıldığını ve medyanının sesinin kısıldığını dile getiren Bürokrat Abdullah Çağrı Elgün, “Tek adamın gücü ve ihtarı karşısında; medyanın büyük çoğunluğunun sesi kısılmış, ne ordu komutanları ne bakanlar ne vekillerin sesleri çıkmamaktadır. Devleti gelenekler içinde yaşatan bürokratlardan hemen hepsi bir ihtilâl döneminden daha hazin ve elem verici bir şekilde yerlerinden alınarak müşavir ve araştırmacı yapılmış, 40 bine yakın emniyet mensubu yerlerinden alınıp sürülmüş, bir kısmı mahkûm edilmiştir. Camilerdeki İmamlar, okullardaki idareci ve öğretmenler görev yerleri değiştirilmiştir.” şeklinde konuştu.

16 Şubat 2015 Pazartesi 10:48

Medyaya baskı yapıldığını ve medyanının sesinin kısıldığını dile getiren Bürokrat Abdullah Çağrı Elgün: “Tek adamın gücü ve ihtarı karşısında; medyanın büyük çoğunluğunun sesi kısılmıştır. Ne ordu komutanları ne bakanlar ne vekillerin sesleri çıkmamaktadır. Devleti gelenekler içinde yaşatan bürokratların hemen hepsi bir ihtilâl döneminden daha hazin ve elem verici bir şekilde yerlerinden alınarak, Müşavir ve Araştırmacı yapılmış, 40 bine yakın emniyet mensubu yerlerinden alınıp başka illere sürülmüş, bir kısmı mahkûm edilmiştir.  Camilerdeki İmamlar, okullardaki idareci ve öğretmenler görevden el çektirilmiştir. ” şeklinde konuştu.
Bürokrat ve MHP’den Kayseri Milletvekili Aday Adayı Abdullah Çağrı Elgün: 
“Ülke sadece millete aittir. Liderler ve devleti idare edenlerin vatan topraklarının ve üzerindeki nimetlerinin tasarrufları milletin menfaatine dayanır. Devlet yöneticileri, idareciler ve bunların yakınları menfaat çetelerinin tasarrufunda hiç değildir.Görevleri bittiğinde veya öldüklerinde yerine milleti idare edecek yeni liderler geçer.” dedi.

“DOĞU’YU ANADOLU TOPRAKLARIMIZDAN AYIRDILAR”
“Ülke, ülkeyi idare edenlerin, oğulları, kızları, damatları, yakın dost, teşeron şirketler ve “Bu milletin anasını avradını… “ diye hakaret eden, ihale hortumcularının bölüştüğü, ortak malı değildir.” Diyen MHP Kayseri Milletvekili aday adayı Elgün, bugün hükümetin geçmişte yapılan hataları tekrarlamakta ısrarcı davrandığını; ve Doğu’yu Anadolu’dan ülkeden ayırdığını ifade etti.
Aday adayı Elgün, sözlerine şu şekilde devam etti: “Yapılan eylemlere BARIŞ SÜRECİ aldatmacasını yakıştıran devleti yönetenler, iktidar koltuğunu sağlamlaştırma telaşına düşmüştür. Buna bağlı olarak Doğu bölgemizde bağımsızlık adına kurulmuş bulunan yerel yönetimlere karışmama kararı almıştır. Bu sebeple, sokak ortasında askeri, memuru, masum halkı kurşunlayan, öğretmeni, hemşireyi dağa kaldıran, vatandaşın seyahat etme özgürlüğünü elinden alan, serbest ticaret ve teşebbüsü ortadan kaldıran, yol kesen, okul yakan, bayrağımızı indiren ve kimlik soran eşkıya; kendi halkı adına vergi toplayan güce ulaşmıştır. 

“HALKIMIZI UYUTMAYA DEVAM EDİYORLAR”
“Hükümet ve bunun sorumlu bürokratları, büyük bir acizlik içinde aymazlıkla halkı Müslümanlık, HAK ADALET ve EŞİTLİK ADINA kandırmağa, uyutmağa devam etmektedir.” Diyen Bürokrat Elgün: Türk’e hakaret edenlere, onun bayrağını indirenlere; Türk’ün adını tarihten silmek isteyenlere dur deme cesaretini göstermekte acze düştüğünü belirtti.
“MEDYANIN SESİ KISILDI”
Elgün, “Atalarımızın da tarihte böyle yanlışlıklar yaptıkları görülmüş, ülkeyi oğulları ve kardeşleri arasında paylaştırmışlardır. Bunun içindir ki ülkeler bölünmüş, halk parçalanmış ve devlet yaşamamıştır.
Tek adamın gücü, ihtirası ve ihtarı karşısında; medyanın büyük çoğunluğunun sesi kısılmıştır.Ne ordu komutanları ne bakanlar ne de vekillerin sesleri çıkmamaktadır. Devleti gelenekler içinde yaşatan bürokratlardan hemen hepsi bir ihtilâl döneminden daha hazin ve elem verici bir şekilde yerlerinden alınarak Müşavir ve Araştırmacı yapılmış, 40 bine yakın emniyet mensubu yerlerinden alınıp sürülmüş bir kısmı mahkûm edilmiş; Camilerdeki İmamlar, okullardaki idareci ve öğretmenler azledilmiştir. Bizden olanlar ve ötekiler adı ile ayırıma tabi tutulan bu Asil milletin evlatları, kendi oyu ile iktidar yaptığı bu hükümetten büyük bir vurgun yemiş; ülke Doğu(Kürdistan) ve Batı<(Anadolu) olmak üzere olarak bölünmüştür.” şeklinde konuştu.

“GÜÇ TÜKENİR, BİLGİ YAŞAR”
Kişinin gücünün, günün birinde tükeneceğini; ancak bilginin ebedî kalacağını vurgulayan Elgün: Bilginin ışığı kapalı gözlerden bile içeri sızdığını ve aydınlığa kavuşturduğunu kaydetti. Elgün: “HAYVAN ÖLÜR SEMERİ KALIR; İNSAN ÖLÜR ESERİ KALIR. Gidenin değil bırakmayanın ardından ağlamalı… Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı, kargaşayı, ülke üzerinde dolaşan KARABULUTLARI silmek; doğuda kurulan devleti ülkeye katmak; ve Kürt-Türk kardeşliğini yeniden tesis etmek için harekete geçme zamanıdır. Savaşı sevmem; mecbur olmadıkça ve hayatlarımıza kastedilmedikçe bir cinayet olduğuna inanırım; fakat yine de bilirim ki: Türk’ün yumruğu, her daim inip kalkmalıdır. Duracak dinlenecek zamanımız ve hakkımız yok; hayat ise kısadır.” dedi.
Elgün:“Ülke huzurunu yeniden sağlamak için harekete geçme zamanıdır. Uyan ve kendine gel! Ya var olacaksın, ya da ebedî olarak tarihten silinip gideceksin?” diyerek sözlerini tamamladı.